DOLAR 39,9052 EURO 46,9246 STERLİN 54,8720 GRAM ALTIN 4.228,45 BIST 100 9.404,89 BITCOIN $107.566
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo Arama
Mustafa Çokran

Mustafa Çokran

muscokran@gmail.com

Tüm Yazıları

Bursa Festivali ve Kültür Yolu Festivali

Giriş: 22.06.2025 15:29 | Güncelleme:
Paylaş

Bursa Festivali ve Kültür Yolu Festivali

Bursa’nın kültürel takviminde Haziran ve Temmuz ayları, uzun yıllardır Uluslararası Bursa Festivali ile özdeşleşmiş durumda. Bu yıl 63. kez düzenlenen festival, yalnızca bir etkinlik değil, kente dair ortak bir hafızanın, kolektif bir ritmin ve kültürel bir beklentinin parçası. Ancak bu yıl, aynı döneme denk gelen bir başka büyük organizasyon; Kültür Yolu Festivali'nin Bursa ayağı, kültür politikalarının uygulanış biçimlerine, karar alma süreçlerine ve yerel bağlamla kurduğu ilişkilere dair yeniden düşünmemizi zorunlu kılıyor.

Kültür Yolu Festivali: Popülerleşen Kültür, Seyreltilen Hafıza

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiye genelinde yürüttüğü Kültür Yolu Festivalleri projesi, genel çerçevede kültürel canlılık yaratma iddiası taşıyor. Ancak Bursa’daki uygulaması, bu iddianın kente özgü bağlamlara ne derece uyarlanabildiği konusunda ciddi soru işaretleri barındırıyor. Festival programı, büyük ölçüde ana akım popüler müzik konserlerine ve yüksek görünürlüklü isimlere dayanıyor. Ne yazık ki bu yaklaşım, programın Bursa’nın tarihsel, kültürel ve mekânsal dokusuna ne ölçüde denk düştüğüne dair düşünsel bir derinlik sunmuyor.

Bu da bizleri kültürel yönetişimdeki yönteme getiriyor: yerelin katılımına kapalı, merkeziyetçi, format odaklı bir programlama modeli. Kültür Yolu Festivalleri’nin pek çok şehirde eş zamanlı, benzer içeriklerle uygulanıyor olması; yerelden beslenmeyen, yerele rağmen var olan bir kültür politikasını görünür kılıyor. Oysa kültür, merkezden “aktarılacak” değil, birlikte üretilecek bir alandır.

Uluslararası Bursa Festivali: Hafızanın Geri Dönüşü

Bu yıl 63’üncüsü düzenlenen Uluslararası Bursa Festivali, tam da bu nedenle umut verici bir örnek oluşturuyor. Son yıllarda cazibesini yitirmiş, izleyici ilgisini büyük ölçüde kaybetmiş bir yapıdan, içerik ve süreç açısından yeniden yapılandırılmış, güçlü bir festivale dönüşüyor. Eskiden insanlar bu festivali heyecanla beklerdi; ancak son on yılda bu heyecan giderek azaldı. Çünkü on yıl öncesine kadar festivalin ana mekânı olan Açıkhava Tiyatrosu’nda özel şirketler bu ölçekte konserleri şimdiki kadar sık düzenlemiyordu. Zamanla, bu mekânda yaz boyunca festival programıyla neredeyse aynı profilde sanatçılar sahne almaya başladı. Bu da festivalin içeriksel olarak benzeşmesine ve zamanla cazibesini yitirmesine neden oldu. Dolayısıyla festival, kentli için anlamını büyük ölçüde kaybetti.

Yerel seçimlerden sonra belediyedeki değişim, Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı’nın bu yıl yönetim kurulundaki değişimi ve ekipteki dönüşüm, festivalin yönünü yeniden şekillendirmiş görünüyor. İçeriğin çeşitliliği, mekân kullanımındaki çeşitlilik ve kentle kurulan bağ dikkat çekici. Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı’nın festival öncesinde kamuoyuna “bir fikrinizi alırız” diyerek yaptığı çağrı, katılımcı kültür politikasının yalnızca bir ideal değil, uygulanabilir bir model olduğunu gösterdi. Bu çağrının program üzerinde ne ölçüde belirleyici olduğunu bilmiyoruz; ancak ortaya çıkan kapsayıcı ve zengin içerik, şahsen beni son derece mutlu etmiş durumda.

Program yalnızca merkezde yoğunlaşmakla kalmamış; Zindankapı, Panorama 1326, İznik Roma Tiyatrosu, Aktopraklık gibi farklı mekânlara yayılarak kültürü kentin tamamına taşıyan bir kurguyla hazırlanmış. Özellikle Zindankapı’da gerçekleşecek olan Cem Yıldız performansı, bu anlamda özel bir örnek. Açılışını sevgili arkadaşım ve o dönemdeki ortağım Ekim Öztürk ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu mekânda, şimdi yine Ekim’in temsilciliğini üstlendiği sanatçı Cem Yıldız sahne alacak. Geleneksel müzikle çağdaş estetiğin iç içe geçtiği bu performansı, farklı bir atmosfer arayan herkese özellikle tavsiye ederim.

Festivalin açılış konserinde yıllardır alışık olduğumuz Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın yer almaması da dikkat çekici. Bursa’nın köklü kültürel kurumlarından biri olan bu orkestra, bildiğim kadarıyla kuruluşundan bu yana ilk kez açılış programında yok. Bu durum, programda dikkat çeken ve merak uyandıran bir detay olarak öne çıkıyor.

Zamanlama, Planlama, Kamusal Erişim

Bu iki festivalin neredeyse aynı döneme programlanmış olması, başka bir sorunu daha görünür kılıyor: takvim çakışmaları ve izleyici ilgisinin bölünmesi. Kültüryolu Festivali’nin Uluslararası Bursa Festivali ile yakın zamana denk gelecek şekilde programlanması, yalnızca dikkat dağınıklığı yaratmıyor; aynı zamanda kamusal kaynakların ve izleyici enerjisinin bölünmesine yol açıyor. 63 yıldır bu tarihlerde gerçekleşen Bursa Festivali’ne rağmen, Kültür Yolu Festivali’nin aynı döneme yerleştirilmiş olması zamanlama açısından ciddi bir sorun.

Kültür; mekâna dokunan, hafıza yaratan, topluluğu bir arada tutan bir güç. Onu yalnızca programların içerikleriyle değil, nasıl yönetildiği, kimlerle üretildiği ve neye hizmet ettiği ile birlikte düşünmeliyiz. Bu yıl Bursa’da gerçekleşecek olan iki farklı festivalin programları, bize kültür politikalarının merkez-yerel ilişkisini, katılımcı süreçlerin gücünü ve kültürel strateji eksikliğinin yaratabileceği kırılmaları birlikte düşünme imkânı veriyor.

Bir kültür yöneticisi olarak; özgün içerik, şeffaf süreç ve yerel katılımla yeniden inşa edilen Uluslararası Bursa Festivali’ni değerli buluyorum ve bu dönüşümde emeği geçen tüm paydaşları kutluyorum. Eleştirilerimizi yapıcı biçimde sürdürecek, iyi örneklerin çoğalması için birlikte düşüneceksek, işte bu festivaller tam da bu sorumluluğu bize hatırlatıyor.

Yorumlar

Diğer Yazarlar

Günnur Ekşi Ataokay
Mustafa Çokran
Tolgay Ataokay
Uğur Korkmaz

Haber Arama