Rahatı kaçan ağaç
Şimdi ben burada bir sınavdan geçiyorum çünkü sanatın her türünden etkilenerek sanat üretmeye çalışıyorum kendimce.
Bir gazetecilik faaliyetinin, sanatsal şekilde sunulma çabasını nereye sığdırabiliriz mümkünse?
Burada birkaç arşın yer varsa!
Orhan Veli beni anlardı sanki..
***
İnsanın konfor alanından çıkması en büyük sınavlarından biridir.
Konfor alanı varlıkla tanımlanan bir alan değildir sadece, yokluktan da oluşabilir.
Orası kendi güvenli alanındır.
Herhangi bir değişiklik, bir şeyin iyi olma ihtimali bile tedirgin edip ürkütebilir insanı.
Öğrenilmiş çaresizlik ne tatlı ölüm!
Ya da tam tersi gümüş kaşıkla doğanlar için ufacık bir yokluk anı, bir küçük reddedilme...
Her şey alıştığı gibi olmalıdır, en ufak bir değişiklik yeter dehşete düşmesine.
Önemli olan bildiği, alıştığı halidir.
Hayat kimseye bir söz vermemiştir oysa!
Hayatın kendisi bile çok şaşkın olabilir ona yüklenen bunca anlama.
Ay küçülüyor.
Geri çekilmeye başladı.
Tabiat kendi dengesinde.
İnsanoğlunun bütün yıkımlarına rağmen direniyor, dengesini korumak için!
Tabiatı itibariyle direnişçi...
Direnemeyen biziz kendi savaş alanımızda, dengemizi de bir türlü bulmak istemiyoruz belli ki...
Kendimize hak gördüğümüzü bir başkasına zehir eyliyoruz tatlı tatlı.
Birinin var olabilmesine saygıdan, destekten, samimiyetten, dürüstlükten falan dem vuracağım da yüreğim gitmiyor artık.
Bazı hayal kırıklıkları çok derin oluyor.
Onlar da yetiyor zaten.
Magmaya kadar uzanan yarıklar..
İnsan, ömrü ortalamasında bunu bir kaç kereden fazla yaşayamaz.
Değiştiğini anladığın anlardan bahsediyorum; bir kalıbın kırıldığı ya da bir hissin üstüne kalın duvarlar örüldüğü anlar...
Geri dönüşü olmayan değişimler; genelde çok sevdiğimiz birinden, güvenli duvarlarımıza içten atılan kayalardan acıyan canımızda yaşadığımız 'o anlar'da oluyor.
Değişim, dönüşümü getiriyor.
Doğada hiçbir canlı sadece kendisi için yaşamaz, insan dışında...
Ben okuduklarımda, yüzlerce sayfadan oluşan bir roman bile olsa, tam olarak bazen tek bir kelimeyi alır kendime ayırırım.
Tıpkı Orhan Veli'nin şu dizeleri gibi;
'Sonra toprak çekti suyu
Kaybolup gittim.'
..
Konfüçyüs'ün; 'Ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil!' sözünü karşılamak gibi Türk şiirinde çok sağlam bir yol açtı Orhan Veli, Melih Cevdet ve Nazım'la kan bağı olan Oktay Rıfat.
36 yıllık ömrüne, bir akım yaratmayı sığdırabilecek kaç yazar var Orhan Veli gibi?
Garip akımı o güne kadarki tüm kuralları reddedebilme cesaretini gösterip sadece şiir türünde değil edebiyatın pek çok türüne etki edebilecek kudretteydi bu kadroyla.
Üstelik diğer türlerin şiire etkisini reddederek!
Edebi konfor alanını terk eden birkaç asi...
Şimdi ben burada bir sınavdan geçiyorum çünkü sanatın her türünden etkilenerek sanat üretmeye çalışıyorum kendimce.
Bir gazetecilik faaliyetinin, sanatsal şekilde sunulma çabasını nereye sığdırabiliriz mümkünse?
Burada birkaç arşın yer varsa!
Orhan Veli beni anlardı sanki..
Kurallara karşı yürümek, kendince kurallar belirleyerek çok ciddi bir iç mücadele ve diğerleriyle savaş demek.
Zira ahenk, kafiye olmadan da sağlanabilir!
Evet, öyle de oldu.
Birileri karşı koydu ve şiir öyle de çok etkileyiciydi.
Yeni bir edebi tür yaratmadılar ama bir türü daha etkileyici kıldılar.
Kılmadılarsa bile kimine göre, kesinlikle tartışılabilir, dönüştürülebilir kıldılar.
Bu da en önemli taşı yerinden oynatmaya benziyor.
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın.
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi, rüzgarı, karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı.
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin.
Öncülerden Melih Cevdet Anday tamamladı yazıyı.
Hadi yazın bunun üstüne bir şiir!